Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, yaptığı açıklamada, müsilajın geçen yıl Marmara Denizi’nin kabusu haline geldiğini hatırlattı.
Müsilajın ağustos ayından itibaren suyun dibine çöktüğünü ifade eden Sarı, “Biz müsilajı görmeyince ‘yaşasın kurtulduk’ filan zannettik. Öyle değil, yani müsilaj neden değil sonuç. Müsilajın nedenlerini ortadan kaldırmadan müsilaj olmayacak ya da bir daha müsilajla karşılaşmayacağız diye ham hayallere kapılmamalıyız.” diye konuştu.
Mustafa Sarı, haftalık dalışlarla denizin son durumunu takip ettiklerini ve gözlemler yaptıklarını belirtti.
Denizin altında ölen organizmalar olduğunu ifade eden Sarı, şöyle devam etti:
“Mesela, 0-30 metre derinlikler arasında neredeyse sünger topluluklarının tamamı öldü, yok oldu. Haftalık dalışlarla şimdi onları kontrol ediyoruz. Yani canlanma var mı, yok mu diye bunları takip ediyoruz. Diğer taraftan, midyeler, istiridyeler, pinalar, deniz çayırları bunlar çok ciddi zarar gördüler. Onları takip ediyoruz ama en önemlisi, yeni bir müsilaj oluşumu söz konusuysa, bunu en başında yakalayıp gerekli tedbirlerin alınması için yetkilileri ve kamuoyunu bilgilendirmek ve uyarmak için çalışıyoruz.”
“Çanakkale Boğazı’nda müsilajla karşılaşmadık”
İki hafta önce Çanakkale Boğazı’nda müsilaj görüldüğüne ilişkin görüntülerin yayılması üzerine Umurbey sahilinde dalış yaptıklarını anlatan Prof. Sarı, “Kıyıdan 26 metre derinliğe kadar indik ve müsilajla karşılaşmadık.” dedi.
Sarı, Çanakkale Boğazı’nda suyun içinde alg çoğalmasının olduğunu ve yeni bir müsilaj oluşumu için deniz ortamının hazır olduğunu söyledi.
Dalıştaki izlenimlerini anlatan Mustafa Sarı, şunları kaydetti:
“Hemen girişte kıyıda deniz çayırları vardı, ne yazık ki az bir şerit halinde kalmış. Altı metreye kadar onları çok sağlıklı gördük, mutlu olduk. Lakin deniz çayırlarının dışında başka hiçbir canlı ile karşılaşamadık dersem abartı olmaz. Bir tane yengeç, 4-5 tane salyangoz, 1 tane deniz tavşanı… Onun dışında deniz minaresi dediğimiz küçük deniz salyangozlarından başka, ne bir başka bir kabuklu ne bir balık ne de başka deniz canlısına rastladık.”
Müsilajın Marmara Denizi’ne çok fazla zarar verdiğinin altını çizen Sarı, “Bu yüzden biz bundan sonraki süreçte de haftalık dalışlarımıza devam edeceğiz. Ben bunu tek başıma yapmıyorum. Marmara Denizi çevresinde de gönüllü olarak ana destek veren bir ekip var. Hep beraber arkadaşlarımızla gönüllü ekibimizle dalıyoruz. O verileri onlar benimle paylaşıyorlar. Ben de değerlendirerek, gerekli ise kamuoyuyla ve yetkililerle paylaşıyorum.” bilgisini verdi.
“Eylem planını amasız, fakatsız, lakinsiz uygulamamız gerekiyor”
Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi’nin atık yükünü sıfırlamadıkça müsilaj tehlikesiyle karşılaşma durumunun var olacağını dile getirdi.
Marmara Denizi Koruma Eylem Planı’nın önemine vurgu yapan Sarı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yedi ildeki belediye başkanlarının, valilerin ve Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımızın beraber altına imza attığı Marmara Denizi Koruma Eylem Planı’nı amasız, fakatsız, lakinsiz uygulamamız gerekiyor. 8 Haziran’da çok büyük bir ciddiyetle bunu uygulamak için yola çıktık ama Türkiye büyük bir ülke, seller, orman yangınları, sonra başka çevre sorunları dikkatlerimizi başka tarafa dağıttı. Şimdi yeniden dikkatlerimizi buraya odaklama zamanı. Yeniden Marmara Denizi’nin yüzeyini müsilaj kaplamasını beklemeyelim. Yani yapmamız gereken şey, bu eylem planını amasız, fakatsız, lakinsiz ciddiyetle uygulamak.”
You must be logged in to post a comment Login