bodrum escortescort karşıyaka izmirizmir fantezi escorthttps://www.turkcasino.net/http://www.milano2018.com/ http://www.elculturalsanmartin.org/kayseri escortfethiye escortankara escortşişli escort bayangaziantep escortgaziantep escortantalya escort bayanmanavgat escort bayanmaltepe escortkurtköy escortataşehir escortkartal escortümraniye escortbostancı escortanadolu yakası escortKadıköy EscortAnadolu Yakası EscortAtaşehir EscortBostancı escortŞirinevler Escort Bayanizmir escortdeneme bonusu veren sitelerhttps://www.antalyakongresi.com/canlı casinoamplifeeder.comhttps://www.newstrendline.com/deneme bonusu veren sitelerBeylikdüzü Escortfethiye escortbolu escort
Connect with us

Balıkçılık

“Balıkçılar denizin haylaz çocuklarıdır”

Published

on

Marmara Denizi’nde her yıl gerçekleşen deniz salyası bu sene rekor bir patlama yaşayarak Maramara’da ciddi çevre sorunlarına neden oldu. Salyanın sebebi olarak fabrikalar, derin deşarj, küresel ısınma, genel anlamıyla karasal kirlilik ve bunun yanında Marmara’da yapılan balıkçılık faaliyetleri olduğu öne sürüldü. Bazı açıklama ve önerilerde Marmara’da balıkçılığın yasaklanması gündeme getirilirken Filika Haber olarak Deniz Ticaret Odası (DTO) eski Balıkçılık Meslek Komitesi Kurucu Başkanı Tuncay Şeker’e konuya ilişkin yorumlarını sorduk. Şeker, denizde oluşan kirliliğin karasal temelli olduğunun bilimsel çalışmalarla da kanıtladığını söyleyerek, “Mahallede olan tüm olayların sadece haylaz bir çocuğa yıkılması gibi denizde olan tüm olaylarda da balıkçılar suçlanıyor. Balıkçılar denizlerin haylaz çocuklarıdır” dedi.

Bazı çevrelerce Marmara’da balıkçılığın müsilaj oluşumunun nedenlerinden biri olduğu belirtiliyor. Avlanan balıkların ekolojik denge için önemli olduğu ve bu balıkların planktonlarla da beslendiği söyleniyor. Bu söylemler beraberinde Marmara’nın balıkçılığa kapatılması önerisini de beraberinde getirdi. Marmara’nın balıkçılığa kapatılması konusundaki tartışmaya DTO eski Balıkçılık Meslek Komitesi Kurucu Başkanı Tuncay Şeker, kendisinin de bu fikri bir yıl nadasa bırakma olarak önerdiğini belirtti fakat balıkçılık faaliyetlerinin müsilaj için bir neden olmadığını da sözlerine ekledi. Şeker, şu ifadeleri kullandı:

“MARMARA’YI NADASA BIRAKABİLİRİZ”

Marmara’yı bir sene nadasa bırakabiliriz. Ben bunun denenmesini isterim. Sonuçları da bu şekilde daha rahat gözlemleyebiliriz. Daha uzun süreler için Marmara’nın avlanmaya yasak hale getirilmesi konuşuluyor. Bu noktada şunu da düşünmek lazım, buradan ekmek yiyen on binlerce insan var. Tamam burayı nadasa bırakalım fakat bu insanlar ne olacak. Marmara’dan balıkçılıkla hayatını idame ettirenleri ya başka bir yere taşıyacaksınız ya destek vereceksiniz. Bunun başka alternatifi yok.

Aslında devlet bu noktada tekneleri iki gruba bölerek her yıl bir grubu denize çıkarabilir. O sene içinde denize çıkmayan teknelere önceki senelerde alınan verilere göre belirli bir ödeme yapılabilir. Bunu tüm balıkçıların kabul edeceğini de düşünüyorum.

“BU TÜM TÜRKİYE’NİN SORUNU”

Müsilajın sadece balıkçıların ya da denizcilerin sorunu olmaması gerektiğini belirten Şeker şöyle konuştu:

Bu sorun Marmara etrafında yaşayan iller ve ilçelerin sorunu. Bu 30 milyon insanın sorunu. Bu tüm Türkiye’nin sorunu. Bu kirlenmenin önüne geçilmediği taktirde tüm boğaz ve çevresi çürük yumurta gibi kokar kimse burada ne yürüyebilir ne barınabilir. Herkes bu denizi kirletiyor. Sahilden oltayla balık tutan, denizi sevdiğini söyleyen ve tekne balıkçılarını suçlayanlar da denizi kirletiyor. Denize izmarit atıyor. Yemek yiyip çöpünü denize atıyor. Sonra tekne balıkçıları denizi mahvediyor diyor. Burada balık tutup evde tavada pişirip sonra yağını lavaboya döküyorlar. Üstüne üstlük denizi sevdiklerini söylüyorlar. Onlara küçük gelen o yağ denize akıyor ve büyük bir kirliliğe dönüşüyor. Bu en basit örneği bu işin.

“BALIK TUTMAKLA BİTMEZ”

Şu reklam panolarına bakın ‘Temiz boğaz için elele’ yazıyor hepsinde. Demek bu deniz şimdiye kadar hiç temiz değildi bunu şimdi farkettiler. Bu denize herkes balıkçılardan fazla zarar veriyor. Karasal kirlilik denizi kirletir balık tutmak değil. Balık tutmakla bitmez. Yeter ki bu avlanma kurallara uygun şekilde yapılsın. Denizi elbirliği ile kirletip balıkçılar yaptı diyorlar. Benim hep kullandığım bir örnek vardır; hani bir mahallede cam kırılır kim yaptı bilinmez ama mahallenin haylaz çocuğu Alican’ın üstüne kalır. Mahallede ne olursa hepsinin sorumlusu haylaz Alicandır. İşte denizin Alican’ı da balıkçılardır.

“PARAYLA ALINAN ATIK BEDAVA DENİZE AKITILIYOR”

Belediyeler bizden ‘Atık Alım Belgesi’ istiyorlar. Bu belge Sahil Güvenlik ekipleri tarafından da kontrol ediliyor. Eğer belgeniz yoksa cezası oluyor. En iyi teknede 30-35 kişi çalışır. Burada 35 kişinin atığının peşine düşüyorlar. Biz buna karşı değiliz. Fakat devamı şöyle oluyor. Vidanjörler bu atığı benden para ile alıyorlar. Sonra aynı vidanjör bir kanalizasyonu açıp içine boşaltıyor aynı atığı. Benden aldıkları parayı bedavaya kanalizasyona akıtıyor. Tutulan balıkların o planktonları yediğini düşünüyorlar galiba ama öyle değil. Patlama yaşayan planktonları diğer etçil planktonlar yiyor. Bununla ilgili olarak labaratuvar çalışmaları yapıldı ve sonuçta verdi.

“DERİN DEŞARJLA KARADENİZ’E”

Arıtmalara bakacak olursanız, öyle ileri teknoloji bir arıtma sistemi de yok. Sadece atıkları parçalayıp derin deşarjla Marmara’nın altına veriyorlar. ‘Nasıl olsa oradan Karadeniz’e gider’ diyorlar. Belediye sahili temizliyor. Bu temizlik de komik çünkü sahil yıkanıp denize dökülüyor. Sadece kanalizasyona bakıp ufak hesaplar yaparsanız da karasal kirliliğin boyutlarını görürsünüz. Bunu bu işle uğraşan bilim insanları yıllardır söylüyor.

“BALIKLAR DENİZDE BOĞULARAK ÖLDÜ”

Bu süreçte balıkçılar küçük alanların dışında çalışamadılar. Bir deli bir kuyuya taş atar misali balıklardan insanlara kansorejen madde geçeceği söylentisi çıktı. Bu da tamamen asılsız bir bilgi ve gerekli araştırmalar da zaten yapıldı. Müsilajın içinde kalan balık zaten boğularak öldü. Bunu daha önce biri bana söylese gülerdim ama ne yazık ki balıklar denizde boğuluyorlar. Orada balık zehirden ölmüyor bunu unutuyorlar. Müsilaj deniz tabanında hayalet ağlardan çok daha büyük bir hayalet ağ haline geliyor. Bu da tüm ekosistemi etkiliyor. Şimdi de balık yemeyin diyorlar. İnsanlar burada aldatılıyor. Bakın tezgahlara balık satılmıyor. Aynı denizde yaşayan kültür balıkları var tezgahlarda. Bu gezen tavuk gibi bir olay.

“KREDİ ÖDEMEK İÇİN HER ŞEYİMİZİ VERİYORUZ”

Müsilaj nedeniyle avlanamayan balıkçılara devlet tarafından tekne boylarına göre çeşitli yardımlar yapıldığını belirten Tuncay Şeker, “Her yıl 10 metre ve altı teknelere bin TL’den 500 TL’ye kadar boyuna göre yardım ediliyordu. Bu yıl tekne uzunlukları 10 metreden 12 metreye çıkarıldı. Üst yardım sınırını da bin TL’den de 2 bin 500 TL’ye çıkarıldı. Daha büyük teknelere ise Ziraat Bankası kredi açıyor. Bu kredilere de bir alıp üç ödüyoruz. Bir arkadaşımız çektiği krediyi ödeyemediği için tekneleri bağlandı. Kendisiyle konuştuk ‘Ben çalışamadan bu parayı nasıl ödeyeceğim?’ diyor. Bu kredilerin çözümü de tekne bağlamak olmamalı. Gelirinin bir kısmına el koyarak bu krediler alınabilir. Fabrikalarda öyle oluyor. Kredi alcak büyük tekneler evi, arabayı, motorları ellerinde ne yoksa veriyorlar.

Continue Reading
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir